Hakkımda

25 Nisan 2010 Pazar

Sevgili Günlük...

Bir şeyler yapmak lazım bu gün..
Her gün yaptıklarımdan biraz farklı..

Basit ama alışılmışın dışında..


Bu gün otobüse binmeyeyim mesela..

Her yere koşarak gideyim,

Bana baksın insanlar, bir yere geç kaldım sansınlar...


Mesela, bu gün Üsküdar değil de, Kadıköy sahiline gideyim;

Kız Kule'si arkamdan seslensin, ben Haydar Paşa'ya döneyim...

Martılara simit de atmayayım bu gün, onlar bana atsın..

Ben de hepsini kedilere vereyim..


Her gün düşündüklerimi düşünmeyeyim bu gün...

Boş vereyim sevdiklerime, sevenlerimi hiç bilmeyeyim..

Bu gün hiç kimsenin aklına gelmeyeyim...

Elimde şiir defterim olmasın bu kez, bir peluş ayı olsun

Tek tanıdık, tek arkadaş, tek seven, tek sevilen...

Her şeyim olsun...


Bu gün, her gün yaptıklarımdan vazgeçeyim,

Ben'in yaptığı her şeyi inkar edeyim...


Yani bu gün kendimden geçeyim..

İSTANBUL DEYİNCE...

Bir akşamüstü yürümekteyim aheste.
Ufukta kızıl bir manzara, batan İstanbul.
Kulaklarımda ağırlığını hissettiğim efsunlu beste,
Taksim sokaklarından keman sesi, çalan İstanbul…

Beyoğlu’ndan geçiyorum, bakışlarım bin bir parça.
Kalabalıklar arasında kadınlar, kimisi bekar, kimisi dul…
Acelesiz insanlara bakarken bir şey değiyor omzuma,
Dönüp bakıyorum ki, çarpan İstanbul…

Okşayınca saçlarımı Kızkulesi’nin elleri, bir sevda düşüyor aklıma.
Ben düşünüyorum, bulutlar konuşuyor uğul uğul.
Ben sustukça martılar üşüşüyor başıma,
Sevda dedikçe gözümde canlanan İstanbul…

Elbet bir gün yıkılırım, kale olup da zamanla savaşsam,
Devrilebilirim İstanbul’a dair bir cümle olsam,
Üsküdar’da bir kaldırım taşı olmaya da kabul;
Ama ben yine kaybolurum, ebedi kalan İstanbul…

Nedir bu şehri muhacirlere sıla eden büyü,
Neden bu koca şehre hayran her kul?
Sende yaşamayanların sevgisini de al, daha da büyü,
Cennette nimet diye umulan İstanbul!

Bu akşamüstü, falcı papatyaların yalanını buldum,
Derunumdaki kıskanç sevgilerin elinde bavul.
Bu akşamüstü bütün iskelelerde indim ve tüm duraklarda durdum,
Hangi kapıyı çaldımsa, açan İstanbul

18 Nisan 2010 Pazar

SEVGİLİ GÜNLÜK :)

Sevgili günlük...
Bugün Pazar, yarın Pazartesi, sonra Salı, sonra Çarşamba, sonra....
Velhasılı, bugün Pazar...
Gökyüzünde güneş var, yeryüzünde çiçekler, ortasında ben...
Ama eve saklanmış, çamlıca tepesinin şen kahkahalarını pencereden duymaya çalışmaktayım..
Zira dışarı çıkacak zamanım olmadığına ikna ederken kendimi, dışarıya dalmış bakarken buluyorum..
Suçüstü yakaladığım 'ben'i tutup kulağından oturtuyorum kitabın başına..
İnat bu ya, bu kez de şiir kitaplarında boğulurken yakalıyorum...
Kız kalk ders çalış! diye bir nida geliyor arada kulağıma, hayırdır inşallah deyip devam ediyorum leylalığa :)

Yahu güneş, ne bu acelen? yavaş git de tadını çıkaralım günün değil mi, kaçma böyle, diyorum topu dünyaya atıyor;
Yahu dünya, ne bu acelen? yavaş dön başımı döndürdün vallahi, diyorum,topu zamana atıyor;
Yahu zaman, ne bu acelen? yavaş ilerle de yaşlanmayalım, diyorum, topu kafama atıyor;
Yahu Nuriye, yavaş saçmala da işimize bakalım!...diyor :)

İlâhi zaman, sen adamı öldürürsün :) .........!

17 Nisan 2010 Cumartesi

BUGÜN 'KÜÇÜĞÜM'


Bu gün çok yaramaz içimdeki çocuk
Bugün ne dedimse laf dinlemiyor…
Bugün, elimde bir balon, içimde binlerce baloncuk
Uçmak istiyorum, büyüyen yanım utanıyor...

Tam sen sıkılmışken, çehrene sinmişken hüzün,
Koşarak sana gelesim var bugün…
Gözlerimi kocaman açıp gözlerine bakasım var…
Seninle vapurların peşi sıra uçasım var
Simit atsın diye bize martılar…

Falcı papatyalar topladım bugün kırlarda…
Elimde koca bir buket, sarılardan, morlardan karışık,
Bir ayçiçeğine göz kırptım, kendime yakın buldum da;
O güne âşık, ben sana aşık…
Ben de sana döndüm, biraz utangaç, biraz sırnaşık…

Bir tahta salıncak koydum, sallanır hayallerimin içinde,
Bir tahta seni koydum, hiç kalkma istersen, kurul dilediğince…
Bugün hep sana çıkıyor bak, girdiğim tüm yollar
Sevda var belli, her çocuk kahkahamın birinde.

Dedim ya, bugün çok yaramaz içimdeki çocuk,
Bugün, elimde bir balon, içimde binlerce baloncuk…