Hakkımda

20 Kasım 2012 Salı

Yalnızlığı öğrendiğim gün, gittim ve ona şöyle dedim:


Yalnızlıkla ilgili yazılan şiirleri, hep evde tek başına kaldıklarında yazdıklarını zannederdim
Ya da bir pazar günü gezmeye gitmek için müsait bir arkadaş bulamadıklarında.
Her gün beraber olduğu birisi, o gün işe ya da okula gelmediğinde mesela...

Bunu okuyan herkesin, yalnızlığın ne demek olduğunu bilen en iyi kişi olduğuna eminim.
Ama siz de emin olun, hiç yalnızlığı yaşamayan biri, onu benim önceden zannettiğim şey zanneder
Evet, şimdi ben de biliyorum o kadarcık bir şey değil yalnızlık,
Evet şimdi çok iyi biliyorum ben de, şairler neler çekmiş.
Artık biliyorum yalnızlık ne kadar da yapışkan, can sıkıcı, boğaza takılan bir gıcık kadar gıcık...

Aslında en iyi bildiğini iddia ettiğini söyleyen herkesten daha çoğunu biliyorum.
Çünkü sandığınız gibi, geceleri yalnız uyumak değil o,
Tek başına sevinip tek başına ağlamak da değil.
Telefonun çalmaması, gelenin olmaması, bir tek arkadaşın kalmaması? Hayır değil.

Yalnızlık denen şey, birlikte uyuduğunun bir 'beden' olmasıdır.
O şey, birlikte gülüp ağladığın kişiyle, farklı şeylere aynı tepkileri vermektir.
Hiç susmayan telefonların sürekli bir şeyler istemesi, her kapının bir şey almak için çalınmasıdır.
Asıl yalnızlık da, yanıbaşındaki onca arkadaşının, anlattığını bile anlamamasıdır.

Bir insanı yalnız bırakmamak zor şey böyle düşününce. Hem böyle düşününce üzülmüyor insan yalnız bırakıldığına, kolay değil, her insan yapamaz diyebiliyor.
Yine de kendimi alamıyorum kendi kendime içlenmekten. Ben yalnızlığı bu kadar iyi tanıyorsam,
Hep senin yüzünden..!