Hakkımda

27 Şubat 2010 Cumartesi

Verebilmek Meselesi

Yağmur damlası ilk düşüşünü yaşadı toprağa. Ondan önce gelenler çoktan doldurmuştu oysa yerleri. Başka yağmur damlalrının üzerine düştüğünden sürüklenmeye başladı hızla. Bir yokuştan aşağı yuvarlanıyordu özünden parçalar kaybederek. Damlalığından damlalar veriyordu etrafına,hayretle izledi bedeninde vuku bulan ilginç vakayı… sürekli kopan parçalara rağmen bir eksilme olmuyordu bedeninde. Dikkatlice süzdü kendini;göbeği bile büyümüştü sanki. Koca bir gümbürtüyle boşluktan aşağı,belki milyonlarca damla arasına düştü. Etrafına bakındı, ne kadar da kalabalık… damlalardan birine sordu,”nereye geldik biz?” diğer damla yanıtladı: “Rahmet ırmağı burası. Hepimiz rahmetten bir parçayken benliklerimizi ona verip bütün olduk. Artık biz biriz ve faydalı olduğumuz şeyde,o her ne olursa,onda yaşayacağız…”
Yağmur damlası başını salladı usulca. Demek özümden vererek ırmağa karıştım ha?! Sonra,rahmet ırmağına dönüp sordu: “Vermek nedir Rahmet Irmağı?... Fedakar olmak mıdır? Özverili olmak ya da gani gönüllü olmak mı? Vermek için zengin olmak gerekir belki de,verebilecekleri maddeden ibaret olan mana fukaralarınca… belki de kimilerimize göre bir zorunluluktur, kimilerimize göre gereksiz bir ayrıntı,kimilerimize göreyse bir kural… söyler misin sencesini?”
Rahmet Irmağı cevapladı:
“ Pekii,ya ben vermek bir aşktır desem?!
Vermeyi sevebilirsen o zaman verebilirsin. Vermenin, almaktan ziyade bir mutluluğu olduğunu fark ettiğinde meyledersin vermeye… değilse bir kayıptır sana elinden çıkan her bir zerre. Öyle bir şeye dönüşürsün ki zamanın birinde, sevdiğinden bile saklar olursun sevgisini. Kara bulutların güneşi gizlemesi misali, bunaltırsın o havayı soluyan herkesi.
Bilakis,bilirsen kendine kalanın verdiklerin olduğunu, o zaman aşık olursun vermeye. Vermeden duramaz,vermeden yaşayamaz,vermezsen nefes alamazsın… Zira boğar seni vermediklerin. İşte o zaman sevgini bile saklamazsın kendine,çünkü bilirsin ki sevgi bir sudur,akıtıldıkça durulur…
Nasıl ki aşk fakir ve zengin ayırımı yapmaz ve tek olması gereken gönüldür,vermek için de şart değildir zengin olmak. Şart olan kesenin değil,gönlünün zengin olmasıdır. Zira önemli olan ne verdiğimiz de değildir,var olanı paylaşmaktır aslolan… gülebiliyorsan gülüvermek,sevebiliyorsan sevivermek,derdini anlıyorsan dostunun,onunla birlikte ağlayıvermek.Veyahut zikreden kainata bakıp,küçük bir selam vermek… Bunların her biri senin parçalarındır…”
Yağmur damlası,hayretten ve hayranlıktan büyüyen gözleriyle tekrar sordu: “ O halde neden veriyoruz parçalarımızı?” Rahmet Irmağı yanıtladı: “ Bunu anlaman için bir kez de olsa verebilmiş olman gerekir. Kimse istediği için değil, salt vermek istediğin için… o zaman göreceksin ki vazgeçilmez bir his oluverecek senin için. Özünü vereveksin gözünü kırpmadan. Sadece o lezzeti tatman gerek. Değil mi ki,her damla bir damlasını vermese nasıl ırmak denirdi bize?
Sen,yağmur damlası! Şimdi anlıyor musun nedenini? Ve unutma ki hiçbir şey ebedi değildir yeryüzünde. Bu nedenle, elinden alınmadan verebileceklerin de, verebilme lezzetini tatmalısın bir kere!...”