Hakkımda

30 Kasım 2010 Salı

Hangi zamana yayılmış bilinmez yaşamak eylemlerimiz
Hangi düş kırıklıklarından geçe geçe gelmişiz bu yaşlara
Ve hangi kederler hevesle bakıyor attığımız adımlara…
Yürüdükçe büyüyoruz ve büyüdükçe daha yalnız…
Saklamış olabilir miyiz aslında bir yerlere çocukluklarımızı?
İçimizde kalmış mıdır küçücük kırıntıları güzel hayatların,
‘Neden’ demekten yaşamaya fırsat bulamadıklarımızın,
Ertelelerken uzaklaştırdıklarımızın,
Zamana itelerken bir daha asla ulaşamayacaklarımızın…?

Şimdi yapabilsem ben, hiç soru sormazdım
Söyleyeceklerimi söyler ve dinlemeden yürürdüm cevapları,
Karşılıkları…
İşte, bu benim içim ve ben kendi içimim,
Bunlar söylemek istediklerim ve ben söylediklerimim,
Duyduklarınız benim ta kendim…
Ve şimdi yapabilsem, umrumda olmazdı
Söylediklerime karşılık bulduğum cevaplar…

Ama ben hiç yapamadım duyduklarıma rağmen konuşmayı.
Konuşsam, söyleyecek çok şey vardı…
Kimbilir belki de çözüm olabilirdi tüm sıkıntılara
Vermekten hiç korkmayacağım sevgiler,
Her halukarda yüzümdeki gülmeler,
Ya da ben sadece!
Var olmam yetecekti belki ama yapamadım…
Gurur, hayatımdaki en acı tek zaaftı
Eğer o mani olmasaydı…
Öyle işte…
Koca bir yol ayrımının ortasında bağdaş kurmuş oturuyorum
İçimden gelmiyor hiçbir yöne dönmek;
Ki,
En sevdiğim bile lime lime etti damarlarımı
O yana mı döneyim?
Yoksa,
En değer verdiğimden göremediğim kıymete mi dönmeliyim?
Ya da
En özlediğimi öldü bilip hayali bir mezarda kanlı gözyaşları dökebileceğim
Şizofrenik bir zihinle, ütopik bir alemde,
Gayrı meşru, gayrı mantıki,
Asosyal, anormal, illegal…
Evet tam da şu anki gibi,
Her neyse işte bu, devam mı edeyim?
Yolların ortasında oturmaya devam yani…

Doğrudur,
Yürüdükçe büyüyoruz, büyüdükçe daha yalnız…
Saklamış olabiliriz bir yerlerde çocukluklarımızı,
Kalmış olabilir bir şeylere dair kırıntılar…
Bu mümkün, yalnız sorun şu:
Nereye sakladık, hatırlamıyoruz..!