Hakkımda

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Bir Şehre Dair

Kader bu ya, günlerden bir gün hiç bilmediğiniz, hiç tanımadığınız bir şehre gelirsiniz.
Belki de hayatınızda ilk defa kendi bavulunuzla gelir,
Kendi çarşaflarınızı serersiniz yepyeni kendi hayatınızın üzerine.
Huyunu kültürünü bazen dilini bilmediğiniz insanlarla aynı  çatıyı, aynı anahtarı, aynı odayı, aynı sofrayı paylaşırsınız.
Hayatınızda ilk defa hazır çorba içersiniz mesela.
Ya da ilk defa bir hafta sonunu makarna yiyerek geçirirsiniz.
Bunca yıl hiç olmamasına karşın, birden haftanın belli bir günü, periyodik olarak yemek yapmaya başlarsınız.
İlk defa çamaşırlarınızı tek başınıza yıkar, kurutur, katlarsınız.
Zaman geçtikçe bilmediğiniz yönlerinizi görmeye başlarsınız;
Ne kadar sabırlı olduğunuzu, ya da ne kadar geçimsiz.
Ne kadar dağınık, ya da ne kadar umursamaz.
Ne kadar bencil ya da ne kadar fedakâr...

Birbirine hiç bir surette benzemeyen onlarca insan arasında yapayalnız kalıverirsiniz.
Eski arkadaşlarınızı, çevrenizi, ailenizi; yani kendinizi var hissettiğiniz her şeyi o kadar özlersiniz ki, bu yalnız ve silik halinizden kurtulmak için çekip gitmek vardır hep aklınızda.

Bir şehre yapayalnız gelmek, en baştan bir binayı inşa etmek gibidir.
İlk baslarda sırtınızda taş taşımanın ağırlığından vazgeçme düşünceleri hasıl olabilir.
Ne kadar sabrederseniz o kadar güzelleşir yapı'nız.
Şehir size kapılarını açmaya başlar, size yeni sesler duyurur.
Varlığına şükrettiren dostlar buldurur.
Gurbeti memleket yapan arkadaşlıklar kurdurur.
Ve zaman tamam olup da binaya uzaktan baktığınızda, gözleriniz dolar sevinçle.
İlk tuğlasını büyük zahmetlerle koyduğunuz binanın pencerelerinden size bakarken sevgiyle, muhabbetle ışıldayan gözler görürsünüz.
Belki de o zaman insana en ağır gelen, bu güzel manzarayı o binadan ayrılırken, şöyle son kez bir dönüp baktığında görmesidir.

Bir şehre yalnız gelmek zordur, yalnız bir hayat kurmak, yalnız başına insanları öğrenmek...
Korkabilir insan, zarar görmemek için savunma mekanizmaları geliştirebilir kendince.
Kırılmamak için kırabilir, ya da rahat etmek için rahatsız edebilir.
Yanlış anlayabilir, hakkını savunmak için haksızlık edebilir.
Ve bin bir zahmete katlanarak yükselttiği binanın malzemesinin çürük olduğunu binayı bitirdikten sonra fark edebilir.
Bu durumda da insana en ağır gelen, emeklerinin zayi oluşunu izlemektir.
Arkasında bir tek gönül bırakamamak, arkasına dönüp baktığında gülümseyen bir yüz bulamamaktır.

Bir şehre yalnız gelmek zordur. Ama asıl zor olan, bir şehirden yalnız gitmektir.