Hakkımda

29 Aralık 2012 Cumartesi

Günaydın Anne

Bugün hava bulutlu, sabah akşama uyandık sanki
Bu havalardan olumlu etkilenenlerdenim
Akşam üzeri dersim var, günün ortası, başka plana fırsat yok
Evde oturup ders vakti gelene kadar özlemek durumundayım.

Bir cumartesi sabahı kendi kendime uyandığım için,
yavaşça kalkıp pencereden dışarıyı izlelemeye istediğim kadar vaktim olduğu için
ağır adımlarla mutfağa gidip kendime çay koyduğum için
dolabın karşısında dakikalarca bekleyip sadece peynir tabağı ve zeytin çıkardığım için
canım istemiyor diye yemeyebildiğim için
demlik bitene kadar çay içemediğim için
bugün eve misafir gelmeyeceğinden hazırlık yapmama da gerek olmadığı için
annemi özlemek durumundayım.
elimdeki çayı iştahsızca tutarken diğer elime telefonu alıp, karanlık odanın en aydınlık yerinden, pencerenin önünden, onu arayıp sesiyle yetinmek zorundayım.

Kendisini aramak için bir bahaneye gerek olmadığı için,
Onu aramam gerektiğini içimdeki sızıdan anlayabildiğim için
Ne kadar erken ararsam, günün geri kalanı için o kadar iyi bir şey yapmış olacağım için
Ve günün hangi saatinde ararsam arayayım, aradığım zaman o hangi ruh hali içinde olursa olsun, hep aynı sevecen, merhametli, neşeli sesi duyacağım için
Annemi sevmek durumundayım.

Avuçlarının içinden öpüyorum anneciğim...

28 Aralık 2012 Cuma

"İSLAMİ HAREKET ÖNCÜLERİ" PROF.DR. HAYREDDİN KARAMAN


     “İslamcılık” kavramının ne’liği üzerine yapılan tartışmaların oldukça yoğun olduğu günümüzde, bu tabirin tanımı ve işlevini ortaya koyduktan sonra, bu tanıma örnek oluşturan sekiz önemli İslami hareket önderinin hayatları ve ideolojileri hakkında kapsamlı bilgiler veren faydalı bir eser.
    
Sözü geçen isimlerin, objektif bir bakış açısıyla ve didaktik bir üslupla anlatılacağı, kitabı okurken, sonuç bölümünde, anlatılan isimlerin ortak veya farklı yönlerini belirten bir değerlendirme olacağı tahmin ediliyor. Ancak kitap okunmaya başlandığında, yazarın kitap boyunca öznel değerlendirmelerine oldukça sık yer verdiği, bu sebepten olsa gerek, bir sonuç değerlendirmesi kaleme almadığı görülüyor.
      Kitabın giriş bölümüne bakıldığında, “son iki asır içinde yaşamış olan İslamcıların hayat hikâyelerini, görüşlerini ve ıslahat programlarını anlatmaya çalışacağım” sözleriyle amacını dile getiren Hayrettin Karaman, İslamcılık terimini tanımladıktan sonra, terimi ‘uyanış öncesi’ ve ‘uyanış’ dönemleri olarak inceliyor. Uyanış dönemini değerlendirirken de, dönemin siyasi görünümünü, tepkilerini ve öncülerini ele alarak ifade ediyor.
      Sonrasında kitapta herhangi bir bölümleme yapmadan, İslami hareket öncüleri olarak listesine aldığı, Tunuslu Hayreddin Paşa, Said Halim Paşa, Muhammed İkbal, Abdurrahman el- Kevâkibî, Hasenü’l Bennâ, Seyyid Kutub, Ebu’l-A’lâ el-Mevdûdî, Ebu’l-Hasen Ali en-Nedvî  gibi isimleri, her biri müstakil bir başlık altında olmak üzere, kronolojik olarak incelemeye tabi tutuyor.
     
     Eserde şahıslar incelenirken, önce kısa hayat hikâyeleri veriliyor, kitaplarından yapılan alıntılarla ideolojileri anlatılıyor ve son olarak da adı geçen şahıslarla ilgili yazılmış tenkitlere veya değerlendirmelere yer veriliyor. Kitabın sahip olduğu bu sistematik üslup, kitapta yer alan kişilerin seçilirken, belli bir amaç doğrultusunda bir araya getirildiklerini daha net gözler önüne seriyor. Şahısların kitaplarından yapılan alıntılar, onların eserleri ve düşünceleri hakkında daha objektif bilgi edinme imkânı sunuyor. Bu üslup, bir bakıma okurun kendi değerlendirmesini ve yorumunu yapabilmesini sağlıyor. Bununla birlikte yazar da, kendi yorumlarına, şahıslar hakkındaki kabullerine ve değerlendirmelerine sıkça yer veriyor, kişiliklerini ve düşüncelerini anlatılırken, oldukça öznel bir tavır sergiliyor.

     
     Yazarın takındığı bu öznel tavır, adı geçen İslami hareket öncülerinin, yazarın yönlendirdiği şekilde anlaşılmasına sebep olabiliyor. Zaten kitabın en başında İslamcılıktan kastının ne olduğunu anlatırken, hayatları ele alınacak olan şahısları da İslamcı olarak tabir ettiğinin ve ona göre bir değerlendirme yapacağının sinyalini veriyor.


     Sonuç olarak, İslami hareket öncüleri kitabının, birbirinden önemli sekiz şahsiyet hakkında genel manada bir bakış açısı sağladığını söylemek mümkün. Özellikle hayatları ve eserleri hakkında kısa ve öz şekilde bilgi veriyor. Ayrıca yazar, önsözde, kitabın devamının olacağını da haber veriyor ve bir müellifin mısralarıyla sözlerini bitiriyor:

“Ya Rab kerem et ni’am senindir
Affeyle bu müttehem senindir
Kulun nesi var elinde Rabbim
Hatta şu yazan kalem senindir.”



İslami Hareket Öncüleri
Prof. Dr. Hayrettin Karaman
Yayınevi, basım yeri Ve yılı: İZ yayıncılık / İstanbul / 2012
Sayfa sayısı: 448
Kapak: Karton
ISBN No: 978-975-355-917-1


24 Aralık 2012 Pazartesi

Yazmayı bilmediğimi yazdım


Sevdiğine güzel şeyler söylemek isteyen utangaç bir delikanlının, "ben öyle güzel laflar etmeyi beceremem" demekle lafa girme çabaları gibidir şiire başlamak isteyişlerim.
Ne zaman içimden bir şair seslense, ellerimi hazır eder, kem kümler, başlamadan elhamdülillah der kalkar giderim.
Pat küt lafa girmek en iyisi aslında. Provalar, hazırlıklar, denemeler bana göre şeyler değiller.
O an, aklıma gelen ilk cümleyi söylemekle başlamazsam, o ânı da "başlayamadıklarım"ın başına eklemem icab eder.

Böyle böyle yazılı olmayan listelerim vardır zihnimde. Bunları listelemek beni tanımlar.
Örneğin, "ben söze giriş cümlesiyle başlayamayan biriyim." deyişim gibi.

Sonlarım başlarımdan da beter.
Sözü, işi, gidişi. Susmayı, ağlamayı, yazmayı... Bitirmek zordur.

Saçma davrandığımı ve konuştuğumu düşünenlere cevabım budur.

Başlamaktan ve bitirmekten korktuğumuz, başı sonu imkansız bir cümledir yaşamak.
Sözün var olduğu gibi hayatın da ustaları vardır.
Hepimiz iyi şiir yazmak zorunda olmadığımız gibi, hepimiz iyi yaşamak zorunda da değiliz.
Ve nitekim hepimiz iyi şiir yazamadığımız gibi hepimiz iyi yaşayamayız.
İyi şiir yazanlarımız iyi yaşayamayabildiği gibi, iyi yaşayanlarımız da iyi şiir yazamayabilir.

Onu diyorum, şiir bir felsefe değil, mantık değil. His. Ruh. SİMYA.
Kadın gibi belirsiz. Kadın gibi nazlı
Kadın gibi sürprizli. Kadın gibi zor.
Kadın gibi anlaşılmaz. Kadın gibi vazgeçilmez...
Bir kadını hissetmeden anlayamazsınız, bir şiiri hissetmeden yazamazsınız.

Yaşamakta usta değilim ve şiir yazmakta.
Ve aşkı yazacak kadar aşık değilim.

Hislerime güvenirim.
Bu güven ile ben, bir kadını anlayabilirim, bir gün bir konuşmaya en başından başlayabilir ve gözyaşlarıma tam yerinde müdahale ile doğru bir son verebilirim.

Olur ya, günün birinde bir simyacıyla tanışabilir, ona aşık olabilir ve dünyanın en güzel şiirini yazabilirim.
 

15 Aralık 2012 Cumartesi

Bu gece konuşmayalım, düşünmeyelim ve gözlerimizi yumup
ilk aklımıza gelen şarkıyı dinlemeye koyulalım.

 ...
...
...

10 Aralık 2012 Pazartesi

Ne düşünüyorum bak;


Roma'ya gidelim, Şam'a gidelim, Iğdır'a gidelim mesela

Yorulduk hep aynı otobüsler gecen aynı duraklardan…

Hep aynı hanende, aynı sazende,

bilindik nota, aşina beste.

Yorulduk hep aynı şarkılar çalan aynı radyolardan.

Bana sekizinci notayla şarkılar söyle… 
 
 
 
 

1 Aralık 2012 Cumartesi

Cennet Tahminleri 089360

Cennete gitmeyi çok istiyorum.
Hani sevdiklerinin yanına gitmek için otobüse binersin de bir türlü bitmez ya yol,
Öyle, geçmiyor işte zaman.
O kadar gitmek istiyorum ki, uyuyamıyorum zaman geçsin
Belki biraz da heyecan var, özlem tabi çokça.

Hiç görmedim ama, gördüklerimden de güzel olduğunu biliyorum.
Hem ben zaten öyle çok güzel şeyler de görmedim hayatta
Bir iki manzara gördüm İstanbul'da, belki diye geçirmiştim içimden,
Belki cennet buraya benziyordur; ya da tam tersi...

Sonra bir de, sadece bir çift içi sevgi dolu, güzel göz gördüm hayatta
Evet dedim, cennet böyle bir şey olmalı.
Ama onların gerçek cennet olmadığını idrak etmem zaman almadı;
Güzel dediği her ne varsa, bir daha göremeyince anlıyor insan

Çünkü cennetten çıkarmaz Sevgili bizi. Der ki, hak edersen, ebedî...

Cennete gitmeyi çok istiyorum.
Merak ediyorum, nasıl oluyor da sonsuzu anlayabiliyor insan?
Sonsuzu yaşarken de unutur mu yoksa, fani olduğunu unuttuğu gibi..
Sonra, orada istediğim kadar ağlayabilir miyim mesela, başım ağrımadan.
Yağmur yağar mı istediğim kadar?
Herkes orada olacak mı bir de, en çok bunu merak ediyorum.
Çünkü ben ilk Aişe annemi tanımak istiyorum, karşılamaya gelir mı beni?
Belki elini omzuma koyar, yürürüz.
Malik Şahbaz benden önce gelmiş oturuyordur mesela orda.
Ha bir de, babam da orda olsun, lütfen...
Hep mahzun bakan ela gözlerini, geçim sıkıntısı çekmiyorken görmeyi de çok istiyorum.
Zaten sanki en çok annemi göreceğimden emin gibiyim, günah yazma Allah'ım,
Annemi en güzelinden vermişsin, çok seviyorum.

Bu kadar çok şeyi merak etmek iyi değil belki.
Elimde değil, merak kara ciğerimi zımparalıyor,
Son bir şey sormam lazım, yüzüm kızararak, suç işliyormuşum gibi.
Orda olacaksın değil mi?


Yukarda yazılanlar, tam olarak böyle hayaller...
Zor.
İmkansız olmamakla beraber...