Hakkımda

25 Aralık 2010 Cumartesi

KİMSİNİZ Mİ DEDİNİZ?

bizler, arabesk şarkıların nakaratları kadar damardan yaşayan kişileriz hayatı.
bizi hiç dinlemeyenlerin bile diline takılırız bazen; çünkü her bir kimsede vardır biraz bizden.
ve bizler kimi zaman, en umursamazı oluruz yaratılmışların, bir kaplumbağnın bile bizden daha çok umurundadır yaşamak.
uzun yolculuklardan şikayet edip, yakını yoldan saymayan kişileriz bir de.
bizim yolculuklarımız aşka benzer bu yüzden; hem şikayet edip alevlerce yanıp hem de vazgeçemediğimiz o aşka...
bizler, hiç vazgeçmedik yollardan, gitmeyi sevdik biz, aslında o şeylere çok da üzülmemiştik, gitmek için bahane eyledik.
üzemezdi de zaten kendisi kendisinin bile umurunda olmayan bizi insanların sözleri, eylemleri, vesaireleri...
çünkü hayalleri masalsı değildir bizlerin, gerçekleştirememiş olmamızın tek nededi vardır, o da nasip...
bizler, hiç uçmayı hayal etmedik mesela kanatlanıp da, ölümsüzlüğü düşlemedik, hele aşık olmayı aklımızın ucundan geçirmedik;
işte böyle, bizler hep sahiciydik..!

7 Aralık 2010 Salı

BU AKŞAM YAĞMUR VAR İSTANBUL'DA..

Yağmur yağıyordu bu akşam İstanbul’a…Sanki yağmur değil,bu kalabalık insan güruhunun gözyaşlarıydı üzerime yağan.Ben yürüyordum ve saat ilerliyordu,güneşin uykusu git gide derinleşiyordu.Yavaş yavaş çöktüğünü hissettim bir ağırlığın omuzlarıma.O anki zamandan kopmuştum sanki,bambaşka bir zaman aralığında,yalnız başıma yürüyordum sessizce..Koca koca cümleler geçti kafamdan,boyumdan büyüktü söylediklerim.Kimse duymadı ben çığlık atarken,kimse bir fark görmedi diğer insanlardan ziyade!Yürüyordum…Kucağımda bir yığın dert,başımda hasret ve burnumda ayrılığın keskin kokusu…

Derin derin düşünüyordum şehrin yağmurunda ıslanırken,kaçışan insanlara inat adımlarımı daha da yavaşlatırken;yağmura hazırlıksız yakalanmış bu insanlar,birazdan yağmurun duracağını umut ederek sabrediyorlardı ıslanmaya ve üşümeye.Durakta beklemekte olan adam,birazdan otobüsün geleceğini umut ederek sabrediyordu beklemeye.Sürücüler,trefiğin açılacağını umut ediyordu,esnaflar günün son müşterilerini gözlüyordu umutla.Bir kadın koşuyordu ıslanmadan evine varabilmeyi umut ederek…Hâsılı,sabır denen şey umutsuz olmuyordu.”Hiç umut yok!”yanlış bir cümle.Kavuşmaya umudu kalmamışsa bir yüreğin,unutmayı umut eder. Izdırabına sabreder,bir gün unutabilmek umuduyla…

Dönüp baktım kendime. Ne umut ederek neye sabrediyorum diye.Cevabı çeşitliydi elbette,unutmayı umut ediyordum çoğu kere.Üstüme koşar adım gelen bu kalabalığın içinde yalnız olmaya sabrediyorum mesela.Nereye varacağı belli olmayan bir yolda yürümeye,kendi gözyaşımı kendi elimle silmeye…

Sonunda durdum kalabalık bir durağın kuytu bir köşesinde.Ne çok yol almışım Üsküdar’a doğru inen yolun yüreğimdeki uzantısında…

Sonunda bindim beklediğimden başka bir otobüse.Kimi zaman daldım yine düşüncelere.Yağmur damlaları çarptıkça otobüs camına ne kadar üşüdüğümü fark ettim.Mutlu olduğumu düşündüğüm zamanları hatırladım ısınmak için.Sevenlerimi,sevdiklerimi,heyecanlarımı,çılgınlıklarımı,itiraflarımın ardından kaçışlarımı…Ve annemi…Ne kadar özlediğimi fark ettim.

Özlüyordu insanoğlu daima bir şeyleri.Kaybedince varlığı arıyor,olmayanı özlüyordu.Yağmuru özlüyordu yaz sıcağında;ıslanmaktan kaçışlarını unutup.Güneşi özlüyordu kışın üşüyen ellerinde ve yaz sıcağında beyazı…Kabarıp göğsüne sığmaz olunca yüreği,güvercinin kanadındaki özgürlüğü özlüyordu ve inadına Aşk’a tutsaklığı…Öyle sanıyorum ki,bir tek özlemeyi özlemez insanoğlu…

Böylesi hislerle indim evime uzak bir yerde.Bacaklarım mı ağırlaşmıştı ne?Adımlarım ne kadar da zorluyordu beni.Yürüdüm aldırmadan,üst geçidin üstünden geçtim,gereğini yapıp…Rüzgar…O yükseklerdeki rüzgar…Ne kadar da huzur vericiymiş meğer,o an anladım!Kalmak istedim geçidin tam da orta yerinde.Alttan geçip giden arabaları seyretmek,giden-gelen ışıklı yolları,yürüyen insanları,kararan bulutları ve göremesem de artık,yıldızları…Düşündüm;ama durmadım.Ağır ağır devam ettim yürümeye.Belki de omuzlarımdaki ağırlığı bir tek eve çıkan yokuş anladı!..

Ne kadar boştu bugün sokak,şu yaşlı adam benden de genç neredeyse, dedim kendi kendime,arkamdan yetişip beni geçince…

Ağır da olsa,hızlı da olsa her yolun bir sonu var ya,öyle geldim eve sonunda.Ama zihnim bende değildi sanki,umarsızca dolaşmak sokaklarda daha çekici geldi bana.Bahçe kapısından girdim ve kapı önüne oturuverdim.Yalnızlık,gözyaşlarımın arasında dökülüverdi yanaklarıma…

Umutsuzluk değil,sabırsızlıktı derdim.Zira “Hiçbir umut yok!” cümlesi yanlış!..Beklemek meşakkatlidir,yakıcıdır ziyadesiyle.Huzuru,sükunu,aydınlığı,sevdayı beklemek zor…Habibullah’ı hatırladım tam da burada,zihnimdekileri desteklercesine buyuruyordu: ”Beklemek ateşten şiddetlidir!”

Ve kararlı kalktım kapı önünden.”Sabretmek gibi zor bir amelle beraberse umut nimeti, “Her zorlukla beraber bir kolaylık var”(94/5)demek ki!” dedim içerden kapattığım kapının ardında…