Hakkımda

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Bavulu yere bırakıp, masanın üstünde duran kağıda şöyle yazdım:

Yalnızlığı bile yalnız yaşayamayan bir insanı hayat daha çok yoruyor.
Başa çıkılması bizatihi zor olan bir şey olan yalnızlığın yanında
Başa çıkılması gereken başka şeylerin de var olması yoruyor aslında.
İnsanlara kırılıyorum, insanlar değişmesinler istiyorum; hayatlarında ne olursa olsun, hayatlarına kim girerse girsin, aynı kalabilsinler istiyorum.
Dengeyi kurmak zordur biliyorum, ama asıl zor olan dengede kalmak...

Bu kırgınlıklar, bu yorgunluklar, bu yoğunluklar, bu kavgalar, bu gidişler, terk edişler, kafa karışıklıkları, kararsızlıklar... hayatımda yeni bir döneme doğru sürükledi beni.
Planlar yapıldı, fazlalar atıldı, eksikler yazıldı, eşyalar toplandı,
biletler kesildi, vedalar edildi ve bir ay sonrasına niyetlenildi...
"Hicret", derdi iyi bir yazar, "imkanların tükendiği yerden imkanların üretileceği yere göç etmektir."

Hicret, fedakarlıktır. zahirde de olur göç, batında da. gönlünü sevdiğinin istediği yere koymaktır mesela, hiç istemesen de.
Sevdiğin gel dediğinde usulca gelmek, gitmeni istiyorum dediğinde boyun büküp gitmektir hicret.
Mücadeledir. Elindekinin hepsini sarf ettikten sonra, ellerine yeni gayretler giydirmek için gitmektir.
Sabretmektir. Tekrar çağırılana kadar, isyan etmeden, soru sormadan, ona kızmadan beklemektir.
İmtihandır hicret. Her imtihan gibi zordur, zorunludur.
Belki de sıramız geldi kaçınılmaz sorularla muhatap olmaya.
Olanda hayır vardır, Hicretimiz hayr ola, mübarek ola...