Hakkımda

25 Nisan 2010 Pazar

İSTANBUL DEYİNCE...

Bir akşamüstü yürümekteyim aheste.
Ufukta kızıl bir manzara, batan İstanbul.
Kulaklarımda ağırlığını hissettiğim efsunlu beste,
Taksim sokaklarından keman sesi, çalan İstanbul…

Beyoğlu’ndan geçiyorum, bakışlarım bin bir parça.
Kalabalıklar arasında kadınlar, kimisi bekar, kimisi dul…
Acelesiz insanlara bakarken bir şey değiyor omzuma,
Dönüp bakıyorum ki, çarpan İstanbul…

Okşayınca saçlarımı Kızkulesi’nin elleri, bir sevda düşüyor aklıma.
Ben düşünüyorum, bulutlar konuşuyor uğul uğul.
Ben sustukça martılar üşüşüyor başıma,
Sevda dedikçe gözümde canlanan İstanbul…

Elbet bir gün yıkılırım, kale olup da zamanla savaşsam,
Devrilebilirim İstanbul’a dair bir cümle olsam,
Üsküdar’da bir kaldırım taşı olmaya da kabul;
Ama ben yine kaybolurum, ebedi kalan İstanbul…

Nedir bu şehri muhacirlere sıla eden büyü,
Neden bu koca şehre hayran her kul?
Sende yaşamayanların sevgisini de al, daha da büyü,
Cennette nimet diye umulan İstanbul!

Bu akşamüstü, falcı papatyaların yalanını buldum,
Derunumdaki kıskanç sevgilerin elinde bavul.
Bu akşamüstü bütün iskelelerde indim ve tüm duraklarda durdum,
Hangi kapıyı çaldımsa, açan İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İSMİNİZİ YAZINIZ.
BU ÖNEMLİ.