Hakkımda

3 Mart 2013 Pazar

Yüksek yüksek lisanslaraaa...

Gelip gelmeyeceği bile belli olmayan bir geleceğin endişesi içerisine düşer olduk birkaç aydır.
Okul sonrasının yükünü, henüz bitmeden hissediyoruz omuzlarımızda.
Öğrenciliğe devam mı, iş hayatı mı, hangi iş, hangisi daha iyi, hangisi daha kolay, hangisi daha verimli, ailem ne istiyor, ben ne istiyorum, istediklerimi yapabilecek miyim, yapmaya hak kazanabilecek miyim....?
İyi de ben nasılsa ölmeyecek miyim?

Evet, sonuç buraya varıyor.
Her şey olmaya çalışmaktan hiçbir şey olamadan devam ediyoruz hayata. Sonunda alel acele bir şeylere karar vermek ve yapmak zorunda kalınca da, ya yanlış karar, ya başarısız seçim, yahut da doğru karar, yetersiz eğitim...


En acısı şu ki, hiç birini yapmamayı seçemiyorsunuz. Çünkü İsmet Özelin dediği gibi, çünkü, "ne derler acaba" diye kahrolası bir put var.

Masanın üzeri kitaplığa kaldırılamayan kitaplarla dolu. sınav test kitapları, okul ders kitapları, yüksek lisans mülakat kitapları, okumaya bir türlü fırsat bulunamayan el kitapları, başucu kitapları... Birini koyup birini alıyorsun, birinden biraz, biraz diğerinden...derken, hepsi yarım... Bir tarafta bir zamanlar şevk ile abone olduğumuz, yeni sayısı gelse diye yolunu gözlediğimiz dergiler, poşetleri bile açılmamış, üst üste arşa yükselmekte...

Bunu söylemek belki garip, ayıp belki, ama gerçek; bunlar yalnızlığımızı körüklemekten başka bir işe yaramıyor. yoo hayır, bir kararsızlıktan söz etmiyorum, ister okulu seçsin, ister işi, her insanı bunaltıyorsunuz.

Bir çözüm önerim yok, eğitim sistemini de eleştirmeyeceğim. -Başımıza ne geldiyse icraatsız eleştirilerden gelmedi mi zaten?-

Ben mi? Ben gidiyorum.
Bir şehire beş yıl yeter.

Ben, dört ay sonraki hayatım var mı onu merak ediyorum şimdilik.
Eğer varsa, nasıl olduğunu, var olduğunu öğrendikten sonra merak edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İSMİNİZİ YAZINIZ.
BU ÖNEMLİ.